H.Kübra KOCAOĞLU
İNTERNETHABER
ANKARA- Usta gazeteci Saygı Öztürk, daha önce gün ışığına çıkmamış bir çok bilgi ve belgeye ulaşarak Mehmet Ali Ağca'nın bilinmeyenlerini yazdı. Öztürk'ün kaleme aldığı “Taşeron Mesih” adlı kitabını İNTERNETHABER'e anlattı.
Gazeteci Abdi İpekçi’yi öldüren, Papa’yı vuran Mehmet Ali Ağca’nın öyküsünü yeni belgelerin ışığında kitaplaştıran Öztürk, Doğan Kitap tarafından piyasaya çıkan “Taşeron Mesih” adlı kitabında; Ağca’nın Türk yetkililer tarafından Roma’da yapılan sorgusunun tutanaklarını, nasıl pasaport çıkarıldığını, Türkiye’ye getirildikten sonra avukatlarıyla yaşadıklarını, öldürülmekten nasıl korktuğunu ve Ağca’ya yönelik kamuoyunun bilmediği daha birçok konuyu ele alıyor.
Elinde daha önceden Ağca ile ilgili bilgilerin olduğunu söyleyen Öztürk, Kasım ayı başında bunları kitaplaştırmaya başlamış. "Neden Ağca?" sorumuza ise şöyle cevap veriyor:
"Gazeteci olduğumuz için her zaman sıcak olayları takip ediyoruz, sürekli gündemin içerisindeyiz. Gündem nereye akarsa onunla ilgili çalışmalar yapıp bilinmeyenleri ortaya çıkarmak, olayı aydınlatmak için çalışırız. Türkiye'nin gündeminde bir dönem Haluk Kırcı vardı. metal kalem Onunla cezaevine gidip görüştüm ve o olaylarla ilgili “Kırcı 5-6-2 Tamam Reis” adlı kitabımı yazdım. Sonra bir dönem Korkut Eken vardı gündemde. Eken hiçbir basın mensubuyla görüşmemişti. Ama ben görüştüm. Yine bu olaylarla ilgili "Madalyalı Mahkum" kitabımı yazdım. Tıpkı bu olaylar gibi Ağca da 30 yıldır Türkiye'nin gündeminde. Ağca 2006'da serbest bırakılmıştı. Ağca o 8 kayıp günde neler yaşadı? İtalya'da Ağca'yı günlerce sorguladılar. Bunlarla ilgili belgelere ulaşınca heyecanlanıyorsunuz tabi. Olayla ilgili bir zaman aşımı da söz konusu. Bunun için olayla ilgili konuşmaktan çekinmedi insanlar, rahatlıkla bilgilere ulaşmak mümkün oldu. "
Mehmet Ali Ağca'ya kitabı gönderdiniz mi?
Hayır. Avukatlar aracılığıyla bazı bilgilere ulaştım. Ağca'nın İstanbul'daki avukatı aynı zamanda bir dönem serbest kalmasını sağlayan kişiydi. Özellikle dışarıdaki o 8 gün için çok ilginç açıklamaları oldu. Mesela Ağca, dönemim Cumhurbaşkanı Ahmet necdet Sezer'den neler istemiş? Bununla ilgili bilgiler aldık.
Kitaplarınız kamuoyunda ses getiriyor ve en çok okunan kitaplar arasına giriyor. Bu başarının sırrı nedir?
Bu benim 13. kitabım. Her kitabım çok satanlar listesinde yer alıyor. Özellikle gündemdeki konulara ışık tutmak, karanlıkta kalan yanlarını aydınlatmak okuyucunun ilgisini çekiyor. Okuyucunun bu ilgisi de beni yazmaya teşvik ediyor.
Genç meslektaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir?
"Yıllar önce elimden çok kıymetli belgeler geldi geçti. Ben de bu belgeler kimsenin eline geçmesin diye bazılarını yırttım. Ama meslektaşlarıma şunu tavsiye ediyorum; ellerindeki belgelere sahip çıksınlar. İleride kitap yazmasalar bile bu belgeler olaylara ışık tutacaktır."
İŞTE KİTAPTAN BAZI İLGİNÇ KISIMLAR:
KEŞKE SEDA SAYAN BENİ BEKLESEYDİ
“Ağca on dokuz yıldır yattığı cezaevinden çıkarıldığında büyük bir şaşkınlık içindeydi. Cezaevinde minibüse bindirilmeden önce kendisine çelik yelek giydirildi... Ağca yüzlerine kar maskesi takmış görevlilerin arasında bilinmeyen bir yolculuğa gidiyordu. Önde ve arkada ayrı koruma araçları vardı. Çok sıkı güvenlik önlemleri altında yola çıkılmış, Ancona’daki havaalanına doğru hızla ilerleniyordu...
Ağca Türk görevliye sordu:
‘Şimdi yolculuğumuz nereye?’
‘Seni vatanına götürmek için geldik. Özel bir uçakla yurda götüreceğiz.’
Ağca şaşırmıştı. O, serbest kaldıktan sonra İtalya’da kalmak istiyordu. Görevlinin az önce gördüğü fotoğrafı hatırladı, ‘İtalya’da özleyeceğim tek kişi az önce resmini gördüğünüz kadın. Bana cezaevinde tek güç veren, yaşama bağlayan bu kadındı’ dedi... Ağca’nın öldürmek istediği Papa II. Johannes-Paulus’un resmi de vardı çantada...
Uçak gece yarısı havalandı. Yolculuk başlamıştı. Ağca’nın taşkınlık yapacak hali yoktu.
‘Kelepçeyi çıkarıyoruz. Yolumuz uzun. Rahat et’ dediler.
‘İyi olur. Türkiye’ye gidiyorum diye inanın çok mutluyum.’
...Uçakta kimse konuşmuyordu. Sessizliği Ağca bozdu:
‘Ben gidiyorum, İtalya’ya bu kez başkaları geliyor.’
‘Kim geliyor?’
‘Fatih Terim antrenör olarak İtalya’ya geldi. Hakan Şükür Inter’e geliyor. Onlar burada olsaydı televizyonda onların maçlarını izlemek ayrı bir heyecan olurdu.’
‘Hangi takımı tutuyorsun Ağca?’
‘Galatasaray hastasıyım. Hakan’ın da hayranıyım. Türkiye’yi çok özledim. Cezaevinde çok zor günler geçirdim. Kafayı yememek için kendimi spora verdim. Bol spor yapıyordum. Mektup yazıyordum. Vakit geçmek bilmiyordu.’
‘Belli, güçlü görünüyorsun.’
‘Kitabı da sıkıldığım için yazdım. Yaşayıp da yazmadığım çok şeyler var. İtalyancayı da yine can sıkıntımı gidermek için öğrendim. İyi de oldu.’
‘Türkiye’de olup biteni öğreniyordun herhalde...’
‘Televizyondan dinliyordum. Haberler değil de en çok Seda Sayan’ın şarkıları beni etkiliyordu.’
‘Geçenlerde evlendi, haberin var mı?’
‘Hayır şimdi öğrendim... Beni beklese iyi olurdu.’...”
Kategori : MAGAZİN