JİTEM yine tartışma konusu oldu. Fakat bu kez mevcudiyeti değil, yasa dışı icraatları konuşuluyor. Yıllardır sebebi açıklanamayan ölümlerin arkasında JİTEM olduğunu bizzat örgütte çalışanlar söylüyor.
Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele (JİTEM) veya diğer ismiyle Jandarma İstihbarat Grup Komutanlıkları son zamanlarda yaşanan 'var mı- yok mu' tartışması ile yine gündemde. Önce Genelkurmay, ardından da Jandarma Genel Komutanlığı (JGK) Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda örgütün varlığını reddetti. Ancak JGK, 'Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı' adında bir birimin 1987'de kurulduğunu kabul etti. Aslında çok tartışılan JİTEM zaten bu birimin baş harflerinin birleştirilmesinden oluşan kısaltma. Dolayısıyla JGK yaptığı son açıklama ile JİTEM'in varlığını tevil yoluyla da olsa resmen kabul etmiş oldu. Mahkemeye gönderdiği yazıda 1990 yılında yeni bir yapılanmaya gidildiğini açıklayan JGK, 1994 yılında da JİTEM tabirinin kullanılmaması için birliklerin uyarıldığını belirtiyor. Demek ki bu isim bir zamanlar resmen kullanılmış.
Kendi kurucuları tarafından varlığı doğrulanan ve hakkında maaş bordroları gibi pek çok resmî belge bulunan JİTEM'in olm ersağ üyelik başvurusu adığına dair iddialar inandırıcılığını yitirmiş durumda. O sebeple de bu iddialar artık 'mızrak çuvala sığmıyor' dedirten anlamsız bir tartışmaya dönüştü. 1990'lı yıllarda uzun süre Güneydoğu'da görev yapan emekli Jandarma İstihbarat Astsubayı Hüseyin Oğuz'un deyimiyle. "Artık JİTEM var mı yok mu tartışmasından çok bu örgütün yaptıkları ile yüzleşilmelidir."
JGK'nın bahsettiği tarihler ve yeni yapılanma süreçleri bu örgüt içindeki mücadele ve değişikliklerin ana hatlarını da veriyor. İlk başta sınır bölgelerinde uyuşturucu ve diğer kaçakçılık olaylarına karşı devreye sokulan JİTEM'in zamanla bu tür kirli ilişkilere kendisi karıştığı bu kurum hakkındaki en yaygın rivayet. Hüseyin Oğuz, uyuşturucu ile mücadele görevine soyunan JİTEM'in zamanla bölgedeki uyuşturucu ticaretini yönlendirmeye başladığını söylüyor. Çünkü JİTEM araçları hiçbir kontrol noktasında aranmıyordu. Oğuz, "Zaten bu rant kavgası yüzünden de birbirlerine girdiler. Aralarında çatışma çıktı. Birbirlerini öldürdüler." diyor.
Evet, JİTEM şimdiye kadar daha çok dışarıya karşı yaptığı eylemlerle tartışma konusu oldu. Ancak bugün elde edilen bilgiler, örgütün içinde de yıllarca süren kanlı bir iç hesaplaşma sürecinin yaşandığına dair ipuçları veriyor. İşkence ve infazları ile meşhur bu yapının, korkunç yüzünü kendi arkadaşlarından ve bağlı bulunduğu Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından da esirgemediği hep konuşuldu. Diyarbakır Bölge Jandarma Asayiş Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Mardin Jandarma Alay Komutanı Rıdvan Özden, Jandarma Asayiş Kolordu komutanları Korgeneral İsmail Selen ve Hulusi Sayın, Tunceli Jandarma Alay Komutanı Kazım Çillioğlu, Yüzbaşı İsmail Öztoprak, emekli Binbaşı Cem Ersever, PKK itirafçısı Mustafa Deniz (JKG'ya göre yaşıyor), Neval Boz, PKK itirafçısı Muhsin Gül... Bu isimlerin şüpheli ölümlerinde JİTEM'in rolü tartışıldı. Hatta Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis olayında bile JİTEM mensupları konuşuldu.
KİRLİ İŞLERİ ÖĞRENEN YÜZBAŞININ ÖLÜMÜ
2009'un başında Ergenekon davasına ilginç bir müdahillik talebinde bulunuldu. Dilekçenin sahibi, Mesud Barzani liderliğindeki Irak Kürdistan Demokrat Partisi'nin peşmerge komutanı Mehmet Maho Geftan'ın (Mehmet Kılıç) eşi Safiye Kılıç'tı. Geftan'ın 21 yıl önce sığındığı Türkiye'de askerliğini yaparken, Albay Arif Doğan'ın bilgisi dâhilinde Antalya'daki birliğinden kaçırılarak 100 bin dolar karşılığında Baasçılar'a teslim edildiği öne sürülüyor.
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın Susurluk raporunda da 1989 yılında Maho Geftan isimli Iraklının Türkiye'ye gelerek TC vatandaşı olduğu, Mehmet Kılıç adını aldığı ve Antalya'daki alay komutanlığında askerlik yaparken 100 bin dolar karşılığında Irak'a teslim edildiği belirtiliyor. Teslimat işi, Astsubay Şaban Bayram, Tokatlı Erol adlı bir er ve itirafçı sanık Hacı Hasan (İbrahim Babat) tarafından gerçekleştiriliyor. Antalya'daki birliğinden, 'Türk yüzbaşıyı şehit etmiş, sorgulayacağız' denilerek Silopi'ye götürülen Geftan'ın, Binbaşı Cem Ersever tarafından Iraklı yetkililere teslim edildiği, karşılığında 100 bin dolar alındığı vurgulanıyor.
Söz konusu müdahillik talebi JİTEM'in bir başka komutan infazını da gündeme getirdi. Susurluk raporunda yer alan bilgilere göre, bu olaydan rahatsızlık duyan ve ilgili birimlere olayın yanlış olduğunu anlatan Yüzbaşı İsmail Öztoprak kaza görüntüsü verilerek öldürülüyor. Öztoprak mevzileri geçerken silahla infaz ediliyor. İnfazı gerçekleştiren kişi asıl adı Hacı Hasan olan JİTEM çalışanı İbrahim Babat. JİTEM'in bu teslimat olayından haberdar olan Öztoprak, durumu üst rütbelilere bildiriyor, ancak yüzbaşının amirlerinin de işin içinde olduğu iddiaları sonunu hazırlıyor. Bu şikâyet üzerine Babat ile tartışınca öldürülüyor. Cinayetten sonra bir süre İstanbul'da saklanan Babat, 4 ay sonra Arif Doğan tarafından bölgeye çağırılıyor. Ve JİTEM'de faaliyet gösteren itirafçıların koordinasyon işi Babat'a veriliyor.
Kategori : GÜNCEL